
Ege’nin kuzeyindeki köklü tarihe sahip yerleşimlerden biri olan Bergama’nın ekonomisini ve sosyo-kültürel yapısını, binlerce yıl boyunca kesintisiz süren tarım ve hayvancılığa dayalı üretim ilişkileri belirlemişti. Yakın döneme kadar büyük değişimlere uğramayan bu toplumsal yapı bazı kırılma noktaları sayesinde yavaş da olsa bir dönüşüm geçirmekteydi. 1960 yılında kasabada faaliyete geçen bir fabrika bu dönüşüm sürecini tetikleyecek ya da başka bir deyişle kendiliğinden ve oldukça yavaş gerçekleşen kasabadaki dönüşüm, fabrikanın kurulması ile ivme kazanacaktı.
Bergama’nın, 1950’li yıllara gelindiğinde ekonomisi halen tarıma dayalıydı ve bunun uzantısı olarak kültürü de tarım toplumunun tipik özelliklerini taşımaktaydı. Nüfus artış oranının düşük olduğu; dinsel inanç ve geleneklerin toplum hayatını büyük ölçüde belirlediği; çalışma hayatında çiftçi, zanaatkâr, esnaf ve memurların ağırlığının bulunduğu Bergama, cumhuriyetin sanayileşme hamlesinin ilk dalgasının etkilerinden uzak kalmıştı. Tabakhaneler; çırçır, zeytinyağı ve un fabrikaları; patoz, döküm, pulluk, mobilya ve araba atölyeleri gibi küçük ölçekli sanayi işletmeleri, hem sayıları hem de istihdam kapasiteleri itibariyle dikkate değer bir etki yaratmaktan uzaktı.
20 binden daha az olan merkez nüfusunun iki katından fazlasının köylerde yaşadığı Bergama halkı, Türkiye geneline benzer biçimde, çok partili sisteme geçilen 1946 yılında son kez cumhuriyetin kurucu partisini destekledi. Bergamalılar 1950 seçimlerinde, savaş yıllarının yoksulluğunun faturasını Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’ne kesti; ülke genelinde ve yerelde yönetimi, toprak reformuna karşı olmakla birlikte tarımsal kalkınmayı önceleyen programa ve liberal söylemlere sahip Demokrat Parti (DP)’ye teslim etti.
DP seçimleri kazanıp hükümeti kurunca, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile yakın ilişkiler kurarak, devlet destekli özel teşebbüs gelişimini hedefleyen liberal ekonomi modelini hayata geçirdi. Kamu İktisadi Teşekkülleri (KİT)’nin güçlendirilmesi yoluna gidildi. İktidarının ilk döneminde aldığı yoğun ABD desteği ile ülkede yarattığı göreceli ekonomik rahatlama, DP’nin, ana muhalefet partisi CHP ile ideolojik bir hesaplaşmaya girişmesinin önünü açtı. Türkiye, bir yandan ABD’nin, Dünya Bankası’nın ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO)’nün uydusuna dönüşürken, bir yandan da iki partinin siyasi çatışmasıyla ortaya çıkan toplumsal kutuplaşma derinleşmeye başladı. Adnan Menderes başbakanlığındaki DP Hükümeti, CHP mallarına el koydu, köy enstitülerini, halkevlerini ve bazı işçi sendikalarını kapattı; özellikle 1954 seçimlerini kazandıktan sonra demokratik hak ihlalleri ve provokasyonlarla dolu karanlık bir döneme girilmesine neden oldu.

1950’li yılların ortasına yaklaşılırken oluşan bu siyasi tablonun merkezindeki DP, sanayi alanında yatırımlara devam etmeye çalışıyordu. Bergama’nın ekonomik, sosyal ve kültürel hayatında belirleyici ve uzun süreli etkileri olacak tekstil fabrikasının kuruluş kararı tam bu dönemde alındı. Bir ‘İktisadi Devlet Teşekkülü’ olarak 1933 yılında oluşturulan Sümerbank’a bağlı bir iştirak şirketi olan Bergama Pamuk İpliği ve Dokuma Fabrikası T.A.Ş. (Sümerbank Bergama Tekstil Fabrikası) 31 Temmuz 1954’de İcra Vekilleri Heyeti’nin izniyle ve 10 Eylül 1954’de İktisat ve Ticaret Vekaleti’nce tasdik edilerek, “pamuklu mensucat ve çırçır fabrikaları tesis etmek, işletmek, alelumum pamuklu sanayiine müteallik her türlü zirai ve sinai tesisler vücuda getirmek ve bu işle meşgul her türlü sanayii kollarıyla ortaklık yapabilmek gayesiyle” kuruldu. 14 Eylül 1954’de Bergama Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından ticaret siciline tesciline karar verilen şirket, 17 Eylül 1954’te de 2460 sicil numarasıyla Bergama Ticaret Odası’nda kayıt altına alındı. Bergama’da yayınlanan Bugün gazetesinin 21 Eylül 1954 tarihli sayısında teşhir ve ilan edilen Bergama Pamuk İpliği ve Dokuma Fabrikası Türk Anonim Şirketi, hukuki yapı ve kuruluş bakımından 440 sayılı kanuna, denetim yönünden 440, 468 sayılı kanunlara ve anonim şirket hüviyetinde bulunmasından ötürü de Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi bulunmaktaydı.
Bergama Pamuk İpliği ve Dokuma Sanayii T.A.Ş.’nin 24 Mart 1954 tarihli “Esas Mukavelenamesi”, dokuz fasılda toplanmış 73 maddeden oluşuyordu. Mukavelenamenin 6. maddesinde şirketin faaliyet süresi 99 yıl olarak belirlenmişti. Fabrikanın kurulacağı Şeytankırı mevkiindeki 300 bin metre karelik (Arazinin büyüklüğü bazı farklı resmi belgelerde 201.126 ve 213.036 metre kare olarak yazılıdır.) arazi Bergama Belediyesi’nden 1954 yılında satın alınarak şirket adına tescil edildi. Bu tarihten 1960 yılına kadar Bergama Pamuk İpliği ve Dokuma Sanayii T.A.Ş.’nin adresi, kuruluş kararlarına uygun olarak “Selanik Caddesi, No: 12/3, Ankara”, posta kutusu 600 ve telefonu numarası da 21173 idi.
31 Mart 1955 tarihinde Ankara’da Sümerbank Umum Müdürlüğü’nde toplanan ‘Hissedarlar Alelade Umumi Heyeti’nin raporuna göre fabrikanın İdare Meclisi, 12 Ekim 1954’te yapılan ilk toplantıda seçilmiş olan aynı kişilerden oluşuyordu: Haluk Ökeren (Reis), Zekeriya Akçalı (Reis vekili), Adnan Şener (Murahhas aza), Adnan Erkmenol (Aza), Kemal Yakar (Aza), Zihni Kanmaz (Aza), Şevket Kaya (Aza), Mustafa Yazıcı (Aza) ve Emin Beşorak (Aza). Raporun giriş bölümünde, “Geçmişte şan ve şöhretle yaşamış muhtelif medeniyetlere sahne olan ve o medeniyetlerin kıymetli eserlerini hala sinesinde saklayan, topraklarının bereketi, havasının mutedil oluşu, halkının çalışkanlığı ile de ayrıca şöhret bulan Bergamanın bu umumi kalkınma ve sanayileşme hareketinden uzak kalması doğru olmazdı.” deniliyor, Bergama’da bir pamuklu fabrikasının kurulması için lüzumlu şartların hemen hepsinin mevcut olduğu şu sözlerle belirtiliyordu: “Ucuz ve müsait arazi vardır; kafi miktar ve kalitede pamuk mevcuttur; münakale (ulaşım, nakliye) durumu iyidir; bol miktarda su mevcuttur; kasabada hali hazırda mevcut olan enerji bir fabrika ihtiyacına afi olmamakla beraber 42 km mesafede bulunan Soma termik santralından enerji temini hususunda teşebbüse geçilmiştir; bol ve ucuz işçi vardır.”
Bergama Tekstil Fabrikası’nın Alman mimarlar tarafından çizilen projesine bağlı olarak Şeytankırı denilen mevkiindeki inşaatına, DİA firması ile yapılan makine sözleşmesi yürürlüğe girdikten sonra 24 Ekim 1956 tarihinde başlandı. Sürekli sert esen rüzgârın korkutucu uğultusundan dolayı Şeytankırı olarak adlandırıldığı söylenen bölgedeki fabrika inşaatı 1 Mayıs 1958 günü makine montajına geçilebilecek şekilde tamamlandı ve montaj işlemleri 17 Ağustos 1959 tarihine kadar devam etti. İnşaatın başında, inşaat yüksek mühendisi Coşar Demirhan şantiye şefi olarak bulunuyordu. Demirhan’ın yeğeni makine mühendisi Fatih Başer de yıllar sonra fabrikanın teknik genel müdür yardımcılığına kadar yükselecekti.

Kuruluş döneminde fabrikanın tekstil makineleri Doğu Almanya’dan getirildi. Fabrikanın yerel iştirakçilerinden Mustafa Yazıcı’nın oğlu Halim Yazıcı’nın aktardığına göre makinelerin montajı için Doğu Almanya’dan gelen yetkililer ve mühendisler Bergama’daki bir otelde konaklatılmış, burada verilen resepsiyonda Alman yetkililerden biri Nazım Hikmet şiirleri okuyunca büyük bir alkış almıştı.
Bergama’nın o dönemdeki mevcut yapılarıyla kıyaslanmayacak ölçüde büyük bir alanda yürütülen inşa faaliyetleri ilerledikçe ortaya çıkan fabrika binası kimileri tarafından “deve damı” denilerek küçümsendi. Kasabanın mimarisinde önemli yer tutan gerçek deve damı, palamut deposu ya da tütün deposu gibi hacimli kâgir binalara gönderme yapılarak verilen bu isim zamanla politik hiciv de içerecek biçimde, DP’nin yöneticilerini hedef alan bir söylemle “eşek damı”na dönüştü.
Açılış törende İzmir milletvekili Kemal Serdaroğlu’nun selamlama konuşmasından sonra mikrofonu alan Adnan Menderes sıklıkla yaptığı gibi CHP’ye yüklenerek şunları söyledi: “Fabrika 1970 senesinde zor biter diyen CHP'lilerin propagandaları işte her zamanki gibi suya düşmüştür. Milletin gururu olan bu güzel eserler en kısa zamanda hizmete erişecektir, ileriye doğru süratle koşmaktayız, istikbalimiz çok parlaktır. Bu fabrikanın siz Bergamalılara ve milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diler ve hepimiz için daima hayırlı işler temenni ederim." (Yavuz Özmakas, “Bergama Demokrasi Tarihinden Notlar”, Belleten 3-Berksav yayını, Serdar Ofset, Ocak 1993, s. 42)
Fabrika’nın açılış töreninin ardından Bergama’dan ayrılıp Manisa’ya doğru yola çıkan Menderes, on gün sonra yani 27 Mayıs’ta yapılan askeri darbe ile görevden alınarak tutuklanacak; Yassıada Mahkemeleri’nde 591 kişi ile birlikte yargılanacaktı. Adnan Menderes’in, 1961 yılının eylül ayında DP Hükümeti’nin dış işleri ve maliye bakanları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan ile birlikte idam edilmesi Türkiye demokrasi tarihinin en büyük siyasi cinayetlerinden biri olarak toplumsal hafızaya kazınacaktı.
