
Sümerbank Bergama Tekstil Fabrikası’nın Bergama için önemini tam olarak anlatabilmek için Sümerbank’ın Türkiye sanayisi, ekonomisi ve toplumsal hayatındaki yerine de değinmek gerekiyor.
Türkiye’nin sanayileşme sürecine devletin aktif katılımını sağlamak için 1925 yılında kurulan Sanayi ve Maadin Bankası, Sümerbank’ın öncüllerinden biri olarak kabul edilir.
1923 yılının başlarında İzmir’de toplanan I. İktisat Kongresi, aynı yıl Lozan’da Osmanlı ile bağlarını koparacak olan müstakbel cumhuriyetin ekonomi düzenini belirler: Kapitalizmin karma ekonomi modeli.
Cumhuriyetin ilanı sonrasında devlet girişimleri ve özel teşebbüse devlet desteği sağlayarak ulusal sanayi oluşturulması yönünde alınan kararlar neticesinde, ilk aşamada Osmanlı’dan devralınan sanayi kuruluşlarını çatısı altına toplayıp, yeni girişimlerde bulunacak ve aynı zamanda özel teşebbüs yatırımları için kredi sağlayacak bir banka açılması planlanır. 1925 yılında Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası bu plan doğrultusunda kurulur. Cumhuriyet öncesinde ordu ve sarayın ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla faaliyette bulunan Fes ve Çuha Fabrika-i Hümayunu, İzmit Aba Hümayunu, Debbağhane-i Amire, Basmahane-i Amire, Hereke Fabrika-i Hümayunu gibi fabrikalardan dördü, yeni isimleriyle Bakırköy (Basmane) Bez Fabrikası, Defterdar (Feshane) Fabrikası, Hereke Fabrikası ve Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası idari ve teknolojik bakımdan yenilenir, iç piyasaya dönük üretimlerine devam ederler. Banka tarafından, 1925 yılından itibaren birçok başka fabrika kurulur, iştiraklerin sayısı arttırılır. Mali kaynaklar bu yoğun yatırım sürecine aktarılırken bankanın adında da anılan madencilik sektörü yeterli pay alamaz. Aynı zamanda kaynakların büyük kısmı yatırımlar için kullanıldığından özel teşebbüse kredi kullandırma olanağı da bulunamaz.
Dünyayı kasıp kavuran ve Büyük Buhran olarak adlandırılan ekonomik kriz 1929 yılında zirve noktasına ulaştığında, genç Türkiye Cumhuriyeti de bundan derin bir biçimde etkilenir. Ekonominin yeniden biçimlendirilmesi kaçınılmaz olmuştur. Böylelikle devletçilik dönemi başlar; devlet üretimdeki ağırlığını daha önce görülmemiş biçimde arttırır. Bu durum bazı kurumlarda yeniden yapılanmayı da gerektirir. Sanayi ve Maadin Bankası 1933’te lağvedilir, yerine iki ayrı yapı, Devlet Sanayi Ofisi ve Türkiye Sanayi Bankası kurulur. Devlet Sanayi Ofisi, büyük sanayi fabrikalarını kuracak ve bunları İktisat Vekâleti’nin yönlendirmesiyle işletecektir. Böylelikle bankacılık ve işletmecilik gibi farklı nitelikteki faaliyetler birbirinden ayrılır. Ne var ki Sanayi Bankası’nın kaynakları kredi verebilecek yeterliliğe sahip olmadığı için işlevini yerine getiremez ve bu yüzden o da uzun ömürlü olmaz.
Mevcut sınırlı kaynakların yeniden birleştirilmesiyle oluşturulacak, Sanayi ve Maadin Bankası’na benzer yapıda yeni bir kuruluşa ihtiyaç duyulmaktadır. Bu yeni kuruluşun ulusal ve özel teşebbüsle birlikte çalışacak bir devlet teşekkülü olmasına ve bir şirket gibi yönetilmesine karar verilir.

Böylelikle Sümerbank, 3 Haziran 1933 tarih ve 2262 sayılı kanuna (Sümerbank Kanunu olarak bilinir) istinaden, 11 Temmuz 1933’te, adı ulus kimliğinin inşasında ihtiyaç duyulan “köken bilgisine ilişkin resmi tarih”in yeniden yazılması sürecine uygun biçimde, bizzat M. Kemal Atatürk tarafından verilerek kurulur. 17 Haziran 1938’de de Sümerbank, 3460 sayılı kanun ile iktisadi devlet teşekkülü haline getirilir.
1934 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nden uzmanlarla yapılan görüşmelerin ardından çıkarılan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı (1. B.Y.S.P.) ile Sümerbank’ın yasayla genel hatları çizilen görev alanları netleştirilir.
Devlet Sanayi Ofisi tarafından işletilmiş olan Feshane (Defterdar) Fabrikası, Basmane (Bakırköy) Fabrikası, Hereke Fabrikası ve Beykoz Fabrikası Sümerbank’a devredilir. 1. B.Y.S.P. bağlamında kurulan ilk fabrikalar ise Kayseri Bez Fabrikası, Konya-Ereğli Bez Fabrikası, Nazilli Basma Fabrikası, Bursa Merinos Fabrikası ve Malatya Bez Fabrikası olur. Bunlar arasında kuruluşu 16 Eylül 1935′te gerçekleştirilen ilk büyük kompleks Kayseri Bez Fabrikası’dır. 1932 yılında İsmet İnönü’nün SSCB’ye yaptığı ziyaret sonucunda varılan anlaşmayla ve Sovyet uzmanların verdiği raporlardan hareketle planlanan; tasarımı da yine 1932’de, mimar Ivan Sergeyeviç Nikolayev (SSCB) tarafından yapılan Kayseri Bez Fabrikası’nın temeli 20 Mayıs 1934 tarihinde atılır. SSCB’den alınan 8.5 milyon liralık krediyle kurulan ve 16 Eylül 1935 tarihinde üretime başlayan fabrikanın kuruluşunda makine ve aletler yine SSCB tarafından sağlanır. Fabrika çalışanları için inşa edilen lojmanlar Türkiye’de sosyal konut anlayışının gelişimine de etki eder.

Kayseri Bez Fabrikası.
20 Ekim 1934 tarihinde temeli atılan ve 4 Nisan 1936 tarihinde üretime başlayan ikinci fabrika ise Konya-Ereğli Bez Fabrikası’dır. Fabrikanın enerji ihtiyacının kendi bünyesinde kurulan termik santralden elde ediyor olması en dikkate değer özelliklerinden biridir.
Nazilli Basma Fabrikası, M. Kemal Atatürk’ün de açılışına katıldığı ve kuruluş itibariyle diğerlerinden ayrılan bir fabrikadır. Basma makineleri hariç hemen hemen tümüyle Sovyet kredisiyle ve makineleriyle donatılan ve 25 Ağustos 1935’te temeli atılan fabrikada üretim 9 Ekim 1937 tarihinde başlar. Bu fabrikanın önemli özellikleri arasında, araştırma geliştirme faaliyetlerinin yapıldığı laboratuvara sahip olması; bünyesinde eğitim ve spor alanları ile bir kültür-sanat kompleksi barındırması sayılabilir. Dolayısıyla fabrika kurulduğu ilçeyi kısa süre içerisinde biçimlendiren, değiştiren bir yapıya sahiptir.
28 Kasım 1935’te temeli atılan ve 2 Şubat 1938 tarihinde üretime geçen Bursa Merinos Fabrikası da İngiliz tarzı üretim sistemine sahip bir fabrika olarak kurulur. 1937 yılında temeli atılan ve 1940 yılında üretime geçen bir diğer fabrika ise İş Bankası ve Ziraat Bankası gibi yerli sermayenin katkıları ve Sümerbank ortaklığıyla kurulan Malatya Bez Fabrikası’dır.
Sümerbank yatırımları giyim ve ev tekstili alanlarıyla birlikte, ihtiyaç duyulan birçok farklı sektöre yayılır. “Pamuklu Sektörü”nde 20, “Yünlü ve Halı Sektörü”nde 10, “Deri ve Kundura Sektörü”nde 4, “Kimya Sektörü”nde 6, “Toprak ve Seramik Sektörü”nde 6, “Ticaret Sektörü”nde 4, “Araştırma ve Geliştirme‟de 1, “Çimento Sektörü”nde 1, “Kağıt Sektörü”nde 3 ve “Demir-Çelik Sektörü”nde 1 işletme olmak üzere toplam 56 işletme ve “Bankacılık Sektörü”nde 49 banka şubesiyle Türkiye’nin sanayileşmesinde belirleyici bir kuruluş olur.
Sümerbank, hiç kuşkusuz “komünist bir masal” değildi; kapitalist üretim ilişkileri çerçevesinde kurgulandığı konuma uygun biçimde bir yandan yerli sanayinin gelişmesinde öncü rol oynuyor, bir yandan da fabrikanın kurulduğu bölgeden seçilerek işe alınmış olan
işçileri, yeni bir toplum inşasındaki misyonuna uygun biçimde mesleki ve sosyal anlamda eğitiyordu.
Birinci kuşak Sümerbank işletmeleri, döneminin tipik aydınlanmacı anlayışını yansıtan yerleşkelerinde okullara, kreşlere, tiyatro ve sinema salonlarına, spor sahalarına yer ayırarak Cumhuriyet Türkiyesi’nin Batı kültürüne dönük ‘modern vatandaş’ tipinin biçimlendirilmesine hizmet ediyordu.
Diğer yandan sayıları giderek artan Sümerbank satış mağazaları sayesinde halkın ucuza ve makul kalitede giyim ve ev tekstili üretimlerinden yararlanması mümkün oluyordu. Sümerbank fabrikaları aynı zamanda, işçi sınıfının sınıf bilincinin gelişmesi ve örgütlenme ihtiyaçları bakımından en geniş ölçekli emek alanını oluşturmaktaydı. Tüm bu sebeplerden dolayı Sümerbank toplum hafızasında, yalnızca tüketim alışkanlıklarının da dahil olduğu sosyo-kültürel etkiler bakımından değil, emek-sermaye ilişkileri ve çatışması bakımından da derin izler bırakacaktı.
İlk kurulduğu yıllarda S ve B harflerinden oluşan Sümerbank’ın ambleminin bu harflerden oluşan bir anahtara dönüşmesini sağlayan, yani herkes tarafından bilinen Sümerbank logosunu tasarlayan kişi, Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikası’nın (SEKA) kurucusu ve ilk müdürü olan Mehmet Ali Kâğıtçı’ydı. 1943’de logosu ve Sümer kelimesi Sümerbank ürünlerini iç ve dış piyasada tanıtmak, taklitçiliği önlemek amacı ile marka olarak tescil edildiyse de bu logoların kullanımı 1956 yılına kadar bir standarda oturtulamadı. 1 Mart 1957 tarihinde Sümerbank’ın anahtar şeklindeki logosunun kullanım biçimleri kurallara bağlanarak kurumsal kimliği netleştirildi ve tüm Sümerbank kuruluşları tarafından kullanılmaya başlandı. Halkın ilgisini çeken ilk dönem Sümerbank reklam afişi çalışmalarının büyük bölümü Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk grafik tasarımcısı olan İhap Hulusi Görey tarafından yapıldı.

İhap Hulusi Göre Afiş Tasarımları.