top of page

 MEKANIN HAFIZASI 

GREV

Demokrat Parti iktidarı, parti programında olmasına, seçim çalışmaları boyunca verilen sözlere ve 1951 yılında bir tasarının hazırlanmış olmasına rağmen ülke çapında emekçilere grev hakkını tanımamıştı. Bununla da kalmamış yasağa rağmen greve çıkan işçileri tutuklamış, bağlı oldukları sendikaları kapatmıştı. İşçiler, 27 Mayıs Askeri Darbesi’nden sonraki göreceli özgürlük ortamında grev haklarını kararlı biçimde talep etmeye devam ediyorlardı. Özellikle 1961’de Saraçhane’de düzenlenen miting, örgütlenme haklarının, grev ve toplu sözleşme taleplerinin güçlü biçimde dile getirildiği bir eylem olmuş, mitinge yaklaşık 200 bin işçi katılmıştı. 

Saraçhane Mitingi’nin ardından 1963 yılında başlayan Kavel Direnişi (Vehbi Koç’a ait Kavel Kablo Fabrikası), toplu sözleşme ve grev hakkının kazanılmasının önünü açan en önemli mücadele örneklerinden biri oldu. Türk-İş’e bağlı Maden-İş Sendikası’na üye 170 işçinin fazla mesai ve kıdem esasına göre verilen yıllık ikramiyelerin kaldırılması ve sendikadan istifa etmeleri yönündeki baskılar, işçilerin iş bırakmasına yol açmış, Maden-İş’in yürüttüğü görüşmelerde sonuç alınamamıştı. 28 Ocak 1963’te başlayan iş bırakma ve direniş eylemi, işçilerin grev hakkının, 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu ile güvence altına alınmasıyla sonlandırılmıştı.

1963’teki bu büyük kazanımdan yaklaşık altı yıl sonra, 19 Ağustos 1968’de Türkiye Tekstil Örme ve Giyim İşçileri Sendikası (TEKSİF) ile Sümerbank Genel Müdürlüğü arasında toplu sözleşme görüşmeleri başladı. Görüşmeler dört ay kadar sürmesine karşın anlaşmaya varılamayınca sendika 25 iş yerinde grev kararı aldı. Buna karşı Sümerbank yönetimi ise lokavt kartını masaya koydu. Şirket lokavt kararını uygulamaya koyamadı fakat TEKSİF, 8 Ocak 1969 tarihi itibariyle grev kararını uygulayacağını açıkladı. Sümerbank’ın Genel Müdürü Hulûsi Çetinoğlu gazetelere verdiği demeçlerde, sendikanın taleplerini karşılayabilecek bir ekonomik güce sahip olmadıklarını, maaş ve ikramiye ödemelerini yapmakta güçlük çektiklerini, hatta ocak ayı itibariyle ödenmesi  gereken memur ikramiyelerini ödeyemediklerini, söyleyerek kamuoyunun desteğini  kazanmaya çalışıyordu.

 

Uzlaşma Kurulu’nun arabuluculuğuyla da çözülemeyen anlaşmazlığın taraflarından TEKSİF işçiler adına şu taleplerde ısrar ediyordu: Saat başı ücretlerin 35+20 kuruş arttırılması,  işçi primlerinin % 15’den % 20’ye çıkartılması, yıllık izne çıkarken normal ücretten ayrı olarak peşinen 60 TL “cep harçlığı” ödenmesi, eksik kadro ile çalışma halinde bunlara tekabül eden ücretin mevcut çalışanlara ödenmesi, fazla mesai zammının % 50’den % 75’e çıkarılması, nöbetleşe kalınan gece vardiyasında ek ücret verilmesi, pazar günü yevmiyesinin 3 kat olarak ödenmesi.

Sümerbank yönetiminin TEKSİF’in taleplerini karşılayamayacağını ilan etmesinin ardından 22 Ocak 1969’da Sümerbank İstanbul Defterdar Yünlü Dokuma Fabrikası’nda 1628 işçi grev ilan etti. Diğer fabrikalardaki işçiler de anlaşmazlık çözülmediği takdirde greve katılmaya hazırlanmışlardı. Nitekim 25 Ocak’ta Kayseri ve Hereke fabrikaları da greve başladı, böylelikle üç fabrikada greve katılan işçi sayısı 4857’ye ulaştı. Dönemin Sanayi Bakanı Mehmet Turgut’un lokavt tehdidine karşı grevi daha da genişletme kararı alan TEKSİF, 28 Ocak’ta Halkapınar (İzmir) ve Manisa fabrikalarının da greve katılmasını sağlayarak mücadelesini beş fabrikadaki 7915 işçinin katılımıyla güçlendirdi. Aynı gün sendika yetkilileri grevi diğer 19 fabrikada da başlatmak üzere ülke çapında harekete geçti. 

Grev.png
CUMHURİYET_5694151_31 OCAK.jpeg

İstanbul’daki Defterdar Fabrikası’nda başlayıp, diğer Sümerbank fabrikalarına yayılan greve 30 Ocak 1969 günü Bergama Tekstil Fabrikası’ndaki 738 emekçi de katıldı. Aynı gün Maraş ve Adana fabrikasındaki işçilerin de greve çıkmasıyla grevdeki işçi sayısı 12 bin 293’e ulaştı. TEKSİF’de örgütlü Bergama Tekstil Fabrikası işçilerinin tanık olduğu bu büyük grev, Bergama’da sadece bir gün sürdü. Zira Süleyman Demirel başbakanlığındaki hükümet, işçilerin ülke çapında on gün boyunca yükselen mücadelesi karşısında geri adım atmış ve uzlaşma yolunu seçmişti. İşçiler tüm taleplerini kabul ettirememişti fakat iki yıl için saat başına 55 kuruş zam; yüzde 15 olan primlerin yüzde 20’ye yükselmesi; kış aylarında izin yapanlara 3 gün fazla ücretli izin gibi kazanımlarla süreci noktalamışlardı.

“(…) 22 Ocak 1969’da TEKSİF sendikasının Sümerbank’a karşı İstanbul Defterdar Yünlü Dokuma Fabrikası’nda 1628 işçiyle başlattığı, Sümerbank’ın 25 fabrikasında da en kısa zamanda başlatacağını duyurduğu grev, hükümet saflarında büyük endişeye yol açtı. Başbakan Demirel olaya el atarak Çalışma Bakanı’ndan ‘anlaşmazlığın derhal halledilmesi’ni istedi; hatta tarafları makamında kabul ederek arayı bulmaya çalıştı. Ancak başaramadı. İki gün sonra Kayseri ve Hereke fabrikalarında da uygulamaya konan grev, Halkapınar Basma ve Manisa Pamuklu Dokuma fabrikalarını da içine çekti. Bunu, Sümerbank’ın Maraş, Adana ve Bergama’daki bez fabrikalarında başlayan grevler izledi. Greve katılan işçi sayısı 12 bini buldu. Grev öyle bir hal almış, yurda öyle bir yayılmış ve ülkenin tüm gündemini öyle bir belirlemişti ki yılın son gününde işçilerin talepleri kabul edilmek zorunda kalındı ve grev sona erdi. CHP Genel Başkanı (İsmet) İnönü, Sümerbank işçilerinin grevi sürerken gelmekte olan günleri sezmiş ve Gazeteciler Cemiyeti’nin kongresinde tarihi sözlerinden birini söylemişti: “Sosyal hayatımızda yeniden bir fırtınalı devreye ya girdik ya da giriyoruz. Bunun ilk işaretini Sümerbank Grevi’nde görüyoruz.”(…)” (E. Attila Aytekin, Gökhan Atılgan, “Sanayi Kapitalizminin Şafağında Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Siyasal Hayat”, 4. Baskı, Yordam Kitap, 2022)

Mehmet Özden (2)_300dpi.jpeg

Sümerbank Bergama Tekstil Fabrikası işçileri dayanışma grevinde. 1969.  (Bergama Belediyesi arşivi)

Türkiye işçi sınıfı tarihine geçen Büyük Sümerbank Grevi, Bergama Tekstil Fabrikası’nın tarihine de burada yaşanan tek grev olarak geçecekti.

1969’daki Sümerbank Grevi, işçilerin kazanımlar elde etmesiyle bitmiş, diğer fabrikalarda olduğu gibi Bergama Tekstil Fabrikası emekçilerinin de refah seviyesi nisbi olarak yükselmişti. Bergama esnafına da olumlu biçimde yansıyan bu ekonomik rahatlamayla, kasabanın dört bir yanından duyulan, insanların saatlerini ve işlerini buna göre ayarladıkları, fabrikada öğle tatilinin başladığını haber veren siren sesi herkese daha sempatik gelmeye başlamıştı.

Mehmet Özden (1)_300dpi.jpeg

Teksif sendikasının ülke çağında başlattığı Sümerbank Grevi’ne 30 Ocak günü katılan 

Bergama Tekstil Fabrikası işçileri. 1969 (Mehmet Özden albümü)

 MEKANIN HAFIZASI 

SONUN BAŞLANGICI
ÖZELLEŞTİRMEYE DOĞRU

bottom of page